27 Ağustos 2012 Pazartesi

Kuş Bakışı Dünya/Earth Flight

 
   Çocukluğumdan beri belgesel izlemeye bayılıyorum.Özellikle doğa belgeselleri ve gezi belgeselleri önceliklerim arasındadır.Son yıllarda teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanan bilim insanları belgesel konusunda çığır açmış durumda.Hayranlıkla, göz kırpmadan izlenen belgeseller dönüyor artık ekranlarda.İşte bu belgesellerden biri daha.Şiddetle izlenmesini tavsiye ettiğim görsel bir şölen.Benim için ise ikisi bir arada.Hem doğa var hem de gezinti.

  Kuş Bakışı Dünya BBC yapımı bir belgesel.Sadece 6 bölüm.Ama içinde neler var neler.Altı kıta, kırktan fazla ülke, uzun bir göçten sonra eski yuvalarını bulup eşlerini bekleyen kırlangıçlar, Himalaya'larda uçuşan telli turnalar, Çin Seddi'ni ziyaret eden karasağanlar, karda dans eden turnalar, yollarını kaybeden yaban kazları, San Francisco'da süzülen pelikanlar, Alaska'da boz ayılarla kapışan kel kartallar, yunusların arasına dalan sümsük kuşları, katil balinaları takip eden fırtına kuşları...

  Belli ki çok emek ve zaman harcanmış.Kuş belgeseli çekmek kolay değildir eminim.Aslan, kaplan, yılan, timsah değil ki elinde kamera takip edesin.Göç eden, oradan oraya uçuşan, rotası her an değişebilecek, çoğunlukla gökyüzünde olan, dağlarda, tepelerde, çatılarda takip edilebilecek bir canlı.
  Belgesel çekilirken belirli noktalara gözlem evleri kurulmuş.Rüzgar ters yönden esip göç rotası değişince her şey değişiyor.Çekim ekibinin işleri zorlaşıyor.Helikopterler, pilotsuz hava araçları, robotlar, eğitilmiş kuşlar yardımıyla yapılmış çekimler.
  İzlemeye değer harika bir belgesel olmuş kısacası.Her bölümü ayrı güzel:)
 

18 Ağustos 2012 Cumartesi

İyi Bayramlar...

            
    Herkese şeker ve çikolata tadında mutlu bayramlar

Fotoğraf

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bodrum'a İndik:)


   Tertemiz denizi, küçük küçük balıkları, güzel begonvilleri, daracık sokakları, pırıl pırıl güneşi, püfür püfür esintisiyle beyaz evler cumhuriyeti Bodrum karşınızda.Gezilecek o kadar çok yer var ki biz tabi zaman sıkıntısından her köşesini göremedik.Şunu da söylemeden geçemeyeceğim.İlk Bodrum tatilim oldu bu.Ege ve Akdeniz kıyılarında çok yer gördüm ailemle, arkadaşlarımla, okul gezileriyle.Ama Bodrum göremediğim birkaç yer arasında kaldı.Bu yıl teyzemlerin ısrarlarıyla gidip gördük.Arabasız gittiğimiz için tüm ulaşım dolmuşlarla oldu.Ama keyifliydi ve ulaşım çok kolaydı.Otelimiz Gümbet'teydi.Küçük şirin bir yer.Bodrum merkeze de çok yakın.Fırsat bulduğumuz zamanlarda kardeşim ve kuzenimin tavsiyeleri üzerine Türkbükü ve Torba'ya gittik.Gerçekten dedikleri kadar vardı.Deniz pırıl pırıldı.Esen rüzgar harikaydı.Tam bir dinlence oldu benim için.Diğer kuytu köşelerini, müzelerini, antik kalıntılarını başka bir Bodrum gezisine sakladım.


   Havaalanından ilçeye doğru yaklaştıkça denizin maviliği karşılıyor insanı.Yavaş yavaş sokuldukça da begonvilli beyaz evler görünmeye başlıyor.Bu evler Bodrum'un simgesi haline gelmiş.Beyaz, kübik yapılı çatısı olmayan, çivit mavisi kapıları ve pencereleri olan, gelin çiçeği de denilen begonvillerle süslenmiş görsel bir şölen.Bir rivayete göre kapı ve pencerelerin mavi olması akreplerin bu rengi ateş sanarak evlere girmesini engellemek içinmiş.Bu küçük, iki katlı, şirin evlerin arasında bir tane bile apartman görmemek güzeldi.Rüzgar istediği gibi esebiliyordu.



  Bir başka güzellik yel değirmenleriydi Bodrum'da.Tarihi, yıkık dökük olanlarını görme fırsatım olamadı.Sanırım restore edilenleri de varmış.Ama ben bol bol değirmenlerin minyatür olanlarına Bodrum çarşısında rastladım.Neredeyse her dükkanın önünde, sağında, solunda fırfır dönen pervaneleriyle bekliyorlardı.İçine mum da konulabiliyor.İşte içlerinde gördüğüm en büyük değirmen.Tam bahçelik.


   Bodrum'un sıcağında hafif hafif esen rüzgarla denizin tadını sadece biz çıkarmadık tabi:)



   Bodrum'un çarşını gezmeden de olmaz tabi.Uzun daracık bir sokak.Gece iğne atsan yere düşmüyor.Adım atmak kimi zaman çok zor.Bazen de nefes almak.Ama çok güzel dükkanlar var.Birine girip yanındakine girmesen ayıp olur:)Haliyle ilerlemek epey zor oluyor.Bir kere de gündüz gözü görmek lazım.Biraz tenha iken.


  Otelimizin yakınlarında o kadar barın arasında çay içebileceğimiz bir yer bile bulduk.Her masanın üzerinde Yalıkavak'ta bir seramik ustasının yaptığı mumluklara bayıldım.


 Her tatil gibi Bodrum tatilinin de tadı tamağımda kaldı.Dinlendim, ruhum arındı, kendime geldim.Her köşesini göremesem de güzeldi.Şimdilik gördüğüm kadarı yetti diyebilirim.Devamını getireceğim mutlaka.Tavsiyeleri de bekliyorum:)