20 Aralık 2013 Cuma

Acapulco Chair



   Son zamanlarda bu sandalyeler çok dikkatimi çekmeye başladı. Önce dergilerde gördüm.Sonra da İnstagram'dan takip ettiğim birkaç kişide gördüm.Ararken tararken karşıma çıktı.

   İlk 1950'lerde üretilmiş.Meksika kökenliymiş.Şimdilerde yine popüler oldu.Türkiye'de üreten satan bir yer var mı bilmiyorum.Bilen duyan varsa haber etsin.Biraz fiyatı yüksekmiş.Eminim taklitleri de çıkar.
  Bayıldım ve bir tane almak istiyorum:)






 
 
 

16 Temmuz 2013 Salı

Bimba&Lola

  Sanırım bu bilekliklere bayıldım.Benim olmalı dediklerimden.Mint yeşili olanı favorim:)
internet sitesinde başka renkleri de var.Her ülkeye satış yok diye duymuştum.Bi incelemek lazım.
 
 


14 Temmuz 2013 Pazar

Hoşgeldin Minik Kuzen...


   Ne çok yazmayalı.Yoğunluktan buralardan uzak kalmışım.
Neler mi oldu? Çok tatlı bir kuzenim oldu tam bir ay önce.Doğum tarihi benim iznime göre ayarlanan minik bir kuzenim oldu.
  Yıllardır ailede bir çocuk özlemi vardı.Dayımın bebeği ile bu özlem son buldu.

  İznim belli olunca hemen toparlanıp gittim memlekete ve hazırlıklara başladık.Tabi öncesinde burada da koşturmacalarım oldu.Oralarda bulamayacağım malzemeleri buradan toparlamaya çalıştım.Kapı süsü yapmak için malzemeler aldım.Hep ertelediğim sabun kursuna gittim.İlk sabun çalışmalarım minik kuzenime oldu.Güzel de oldu.

  Memlekete gidince mesaimiz başladı.Gündüz dışarıda koşturmalar akşam evde çalışmalar.Tabi dayımların alt katımızda oturmasının avantajlarını da yaşamadık değil.Akşamları bir taraftan sabunları eritip, döktük.Diğer taraftan kurabiyelerimizi pişirdik, şeker hamurlarımızı açtık.Kapı süsümüzü yaptık.Etiketlerimizi bastık, kestik.Son güne kadar tam mesai çalıştık.Son gece artık son düzenlemeler vardı.Paketlemeler, sepetlere son dokunuşlar vardı.Ye tabi bir de stres.Dayım ve eşi çok heyecanlıydı ve stresliydi. Haliyle biz de.

  Neyse ki hiçbir sorun olmadan 14 haziran günü minik kuzenim Öyküm'ü kucağımıza aldık.Herkes de bir duygusallaşma, gözlerde yaşlar, kucaklaşmalar...

 Ama 3 gün sonra dönmek zorunda olduğum için ayrı duygusaldım

Bugün de 1 aylık oldu canım Öyküm.Nice güzel, sağlıklı, mutlu, gülücüklü yılları olsun...


 
 
 
 
 
 
 
 
 
      Nedendir anlamadım son fotoğrafları büyütemedim:(

28 Mayıs 2013 Salı

Mint Yeşili



   1-2 yıldır ne kadar popüler oldu değil mi yeşilin bu tonu?Kimi mint yeşili der kimi de su yeşili.İsteyen istediğini desin ben sevdim bu pastel yeşili.

  Daha çok giysi, takı, ayakkabı ve çantalarda kullanılmış bu renk.Ama dekorasyonda da hiç fena durmuyor.Hatta insana ferahlık hissi uyandırdığı için evlerde rahatça tercih edilebilir.Ferah ve büyülü bir renk.


 
 
 
 
 

9 Mayıs 2013 Perşembe

Çalışma Köşeleri...



   Evinde çalışanların ya da akşam eve iş götürenlerin hiç kuşkusuz kendilerine çalışmak için ayırdıkları bir köşe vardır.Bu çalışma alanları bazen evin kullanılmayan bir köşesi olur ya da ev büyük ve oda sayısı yeterliyse bu iş için bir oda bile ayrılabilir.
  Bunların hiç biri olmayanlar da artık salonda yemek masasında, mutfakta ya da orta sehpanın üzerinde yere oturmuş bir şekilde kendilerine geçici alanlar oluşturabilirler.

   Küçük kullanışlı evleri tercih edenler çalışma odası oluşturacak oda sayısına sahip olmayanlar evlerinin bir köşesini güzel bir şekilde dekore edip şirin, rahat çalışılabilecek bir köşe yapabilirler.

   Artık her tarza uygun çeşitli boyutlarda mobilya ve aksesuar bulmak mümkün.Dolayısıyla böyle köşeleri yaratmak çok zor değil.

   Salonun boş kalan bir köşesi, alan sıkıntısı varsa yatak odasında tuvalet masası gibi de kullanılabilecek şık bir masa-dresuar tarzı- ile oluşturulabilecek bir köşe hatta genişse evin holünde bile bir köşe oluşturulabilir.Hiç de fena olmaz.Böylelikle holler odalara geçiş yaparken kullandığımız alanlar olmaktan çıkar.

  Rahat çalışabilmek için  ve gün ışığından da mümkün olduğunca fazla yararlanmak için pencere önü ya da pencereye yakın kısımlar da tercih edilebilir.

  Bir de masa üstü yine rahatlık için biraz boş olsa hiç de kötü olmaz.Ama gel gör ki bu pek mümkün olmuyor.Aydınlatma, bilgisayar, kalemlik, notluk, çerçeve, defterler, çay fincanı derken dirseklere yer kalmıyor.Bunun için de masanın bulunduğu duvara iki ya da üç duvar rafı çaktık mı olay tamam.
  Artık otur saatlerce çalış:))








 

 
 


  Fotoğraf
 

30 Nisan 2013 Salı

Anne Sürprizi



   Geçen hafta sonu  memleketten  bir koli geldi.

   Ailelerinden uzak yaşayanlar bu kolileri çok iyi bilir.Öğrenciliği başka şehirlerde geçenler de yabancı sayılmaz bu kolilere.Tıka basa dolu olur bu koliler.En küçük boşluk bile doldurulur evde ne varsa.Anne baba yüreği işte.

  İşte dedim ya böyle kolilerden biri geçen hafta yollara düştü.Yapmaya zamanımın olmadığı  ve buralarda bulamayacağım ufak tefek şeylerle dolu bir koli.Koliyi açar açmaz canım annemin sürprizi ile karşılaştım.bir poşete çocukluğumdan beri çok sevdiğim bu çiçekleri koymuş.Şimdilerde salkım saçak çiçekle dolu bu bitkinin yıllardır çiçek açmış halini göremiyordum.Yazları gittiğimde çiçekli zamanı geçmiş oluyordu.Geçen hafta önce fotoğraflarını yolladılar sonra da kendisini.

  Nasıl mutlu oldum.Çocukken çok oynardım bu çiçekle.Anneannem "gelin tacı" derdi.Koparıp iki ucunu birleştirince gerçekten de gelin tacı gibi oluyordu.Dalından bir parça koparıp toprağa batırınca da hemen gelişiyor.Hatta anneannem benim için saksıda bile yetiştirmiş.Çok sevindim buna.
 
 Bakalım benim gelin tacım saksıyı sevecek mi?



 
 
 


 

8 Nisan 2013 Pazartesi

Tripod Lambader


  Evlerimizdeki aydınlatmanın hiç kuşkusuz önemi büyük.Işığı sevmeyen, televizyon ışığında evde vakit geçirenlere de sözüm yok.Herkesin tercihi farklıdır.Ama ben karanlıkta oturamayanlardanım.Dolayısıyla aydınlatma da önemli hale geliyor.

  Son yıllarda her tarza uygun, herkesin zevkine göre tasarlanmış o kadar çok model var ki insan hangisine bakacağını, hangisine karar verip alacağını şaşırıyor.Abajur, sarkıt, lambaderler renk renk, desen desen, ışıl ışıl...

  Hem aydınlatma amaçlı hem de kitap okurken ışığında oturulabilecek, dekorasyonu da çok hoş bir şekilde tamamlayacak, boş köşeleri doldurabilecek neler var neler..

  Benim dikkatimi son zamanlarda tripod lambaderler çekiyor.Özellikle de ahşap ayaklı olanları pek hoş.Metal sevenler için de pek çok model de mevcut.Merak edenler Moira Lighting aydınlatmalara  evmanya'dan göz atabilir.Ben çok sevdim bunları

16 Mart 2013 Cumartesi

Kimse Bilmez



   Herkesin çok sevdiği, tekrar tekrar dinlediği, çok dinlediği halde bıkmadığı, ne zaman dinlese ilk günkü tadı aldığı, hayatının belli aşamalarına fon müziği yaptığı şarkılar vardır.Hatta bu şarkılar arasında seçim yapmak da zordur.Bir fon müziği de benden gelsin size.Eminim bilenleriniz çoktur.

  Ömer Hayyam çok güzel yazmış, Mehmet Güreli de ayrı güzel bestelemiş.İlk mehmet güreli'den dinlemiştim çok uzun zaman önce.Bu yüzden yeri başkadır.Kendini iyi saklayabilen müzisyen, yazar, ressam, oyuncu.Aslında hatırlarsınız.İkinci Bahar dizisinde balıkçı, Gönül Yarası filminde manav rolündeydi Mehmet Güreli.Kent Ozanları albümü için bir kerede söylemiş ve  çıkmış.

  Huzurlu bir hüzün ya da hüzünlü bir huzur mu desem garip his uyandırıyor şarkı.
  Bazen gülümsetiyor bazen de ağlatıyor gibi.
  Duru, temiz, büyülü bir şarkı.

  Şarap gibi, yağmur gibi, güneş gibi..

  Çok kişi yorumladı bu parçayı.En sevdiğim üç yorum size gelsin.Favorim Mehmet Güreli.Zuhal Olcay ve Jülide Özçelik'in de ayrı tadı var tabi.Bakalım sizin favoriniz hangisi olacak:)






7 Mart 2013 Perşembe

Küçük Ev Dekorasyonu


 
 
   Küçük evleri olanlar büyük ev hayali kurar, büyük evleri olanlar da ne çok derdi var diye küçük ev peşinde koşar.Hiç kuşkusuz büyük evin de küçük evin de artıları ve eksileri vardır.
 
  Benim tercihim kullanışlı, küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk evlerden yana.Daha samimi ve sıcak bulmuşumdur hep bu tip evleri.Ama  tabi alan sıkıkıntısı olduğu için bu tip evler insanı sınırlandırmıyor değil.
 
  Küçük evleri dekore ederken ince eleyip sık dokumak gerek.İstenilen her eşya uygun olmayabilir.Mümkün olduğunca fonksiyonel ve minimal şeylerden yana tercih yapmak gerek.
 
  Küçük alanlardan maksimum verim alabilmek için bir çok çözüm yolu var aslında.
 
  Yataklı ve sandıklı kanepeler, bazalı yataklar, küçük mobilyalar, duvar rafları, gömme dolaplar, alan yaratmak için koltuk takımı yerine köşe kanepeler, genişlik ve ferahlık hissi yaratmak için de beyaz duvarlar ve aynalar kullanılabilir.
 
  Daha içi açıcı aydınlık bir ortam yaratmak için de çok fazla renk karıştırmaya da gerek yok.Desenli şeyler de  göz yorabilir.Bunları da azalttıkmı küçük evlerde yaşamamak için bir sebep yok.
 
 
 
 


 


Fotoğraf

2 Mart 2013 Cumartesi

Nergis Zamanı...



   En sevdiğim çiçektir nergis.Kokusuyla, duruşuyla, rengiyle diğer çiçeklerden çok ayrıdır.Aslında kasım, aralık ayından beri var nergis. Şimdilerde ise çiçekçilerdeki ömrünü tamamlamak üzere. Malum bahar geldi. Kış çiçekleri yavaş yavaş tezgahlardaki yerini bahar çiçeklerine bırakacak.

   Farklı isimleri de yok değil.Kimisi fulya kimisi zerrin der.Mitolojik hikayesini de bilmeyen yoktur Narcissus'un.Etkileyici bir hikaye.

  Nergis çok narin görünse de bakmayın siz çok dayanıklıdır.Çok soğuklara, karlara, donlara dayanır. Soğanlarını saksıya diktik olmadı.Saksıyı sevmediğini de anladık.Bahçede kalsın mümkünse.Uzun, ince, içi boş bir gövdesi var.Ama  sarı beyaz tonlarındaki çiçeğiyle dimdik durur.Asildir, mütevazidir.

  Kokusu da ayrı güzeldir.Kimisi kötü koktuğunu söyler.Ama parfüm gibi müthiş kokusuyla bütün evi saran bir çiçektir kanımca.
 
  Çocukluğuma ait anılarda bile ayrı bir yeri vardır.Bahçelerde gezinirken toplamışlığım vardır. Bir keresinde annemin yolladığı koliyi açar açmaz yüzüme vurdu kokusu ve güzelliğiyle.Bayılmıştım sürprizine.

  Vazoda ayrı güzel toprağında ayrı güzel.



 
 

1 Mart 2013 Cuma

Mart geldi..



   Mart ayı geldi nihayet.
   Bahar da gelmiş sayılır.
   Cemreler sıraya girdi yavaş yavaş düşüyor.

   Tam da bahara yakışır pırıl pırıl bir hava var dışarıda.
   Soğuk ama  güneşli.
   Güneşten midir nedir kuşlar daha farklı ötüyor.

   Bahçedeki erik ağacı tomurcuk olmuş.Tepesine kar yağıp üşümese.Martta kar yağdığı da oldu.

   Yavaş yavaş otların arasındaki kış çiçekleri yerini kır papatyalarına bırakacak.Ağaçlar gelin olacak.

   Kışlıkları pek giyemedik. Pek soğuk olmadı ama yine de dolaplarda kış yaklaşırken yerlerini almışlardı.Artık onların süresi doldu, yerlerini baharlıklar alacak.
   Kabanlar çıkacak yağmurluklar giyilecek.

   Seviyorum yılın bu zamanlarını.
   Yazın yaklaştığını hissettiriyorlar.
 




   Fotoğraf

27 Ocak 2013 Pazar

The Others/Diğerleri

 
 
  Bu aralar eski filmlere takmış durumdayım.Eski dediğim de çok eski değil.10-15 yıl öncesine ait filmler.Ama hala beni heyecanlandıran tekrar tekrar izlesem de bıkmayacağım filmler.
 
  En sevdiklerim içinde de başrolde Nicole Kidman'ın olduğu "The Ohers" var.Kim ne zaman sorsa gerilim filmi deyince hep ilk sırada olmuştur benim için.Neden mi?
Kan yok, dehşet yok, kimse saçından sürüklenmiyor, kimsenin bağırsakları dökülmüyor, işkence yok.
Ama güzelliği ile Nicole Kidman var, iki başarılı ve  sevimli çocuk var, gerilim var, heyecan var.
 
2001 yapımı bir film.Haliyle izleyenler vardır.İzlemeyenler varsa da şiddetle tavsiye ediyorum.
 
 
 


11 Ocak 2013 Cuma

Dexter





  Yabancı diziler arasında seçim yapmak, hangisini önce izlemek iyice zorlaştı.Güzel, sürükleyici diziler yapıyorlar biz de kapılıp gidiyoruz. Yabancı dizilerin güzel yanları da yok değil. Süre olarak kısa olması güzel bir özelliği. Genellikle 40-50 dakika arasında.Hemencecik bitiyor. Ama bir kötü özelliği bazılarının bölüm sayısının az olması.12 bölümde sezonu tamamlayıp aylarca beklemek biraz zor oluyor.

  Diziler arasında polisiye türünde olanlar hep ilgimi çekmiştir.Belki de lisede okuduğum Agatha Christie kitaplarının etkisi vardır bunda.Hiç kaçırmadan izlediğim o yıllarda yayınlanan "Kanıt Peşinde" diye bir dizi de  vardı.

  Şimdi ise sıkı takip ettiğim Dexter var.Bu dizinin de süresi kısa ama bölüm sayısı da çok  az:(
Heyecandan ve bitmesini istemediğimden son sezon bölümlerini ikiye bölüp izledim.Sevilen bir kitabın son sayfalarına yaklaşıp okuma hızını azaltmak gibi bir şey oldu bu.

  Dexter sevimli bir seri katil.Çocukken annesinin gözleri önünde öldürülüp kanlar içinde kalması etkili olmuş bunda.Katil ama başka katilleri polis bulmadan öldüren, adli tıpta kan analizi yapan bir katil.İşini biliyor yani katiller eline düşüyor.

   Dizinin bir güzel yanı da Miami'de geçmesi.Bu soğukta sıcak, güneşli bir dizi izlemek insanın içini
ısıtmıyor değil.Herkes yazlık:)